Her ne kadar 2020 çok moral bozucu olsa da, bu yıl yapılan bazı bilim haberleri gerçekten şaşırttı. İşte size 2020’den derlediğimiz en tuhaf bilim haberleri.
Rakamları Göremeyen Adam
İnsan beyni çok karmaşık bir yapıya sahiptir, bu nedenle özellikle beyin yaralanmalarında şaşırtıcı olaylar yaşanabiliyor. İşte örnek olarak beyin hastalığı bulunan RFS kod isimli hasta ilginç bir şekilde rakamları göremiyor. Hastadan gördüğü rakamı çizmesi istendiğinde; çizgiler, noktalar ve renklerden oluşan soyut bir şeyler çiziyor. Asıl ilginci ise hasta rakamları gayet iyi okuyor ve 0 ile 1’i görmede problemi yok sadece 2’den 9’a kadar problem yaratıyor.
Eğer rakamlar bir rakamlar bir resmin ya da keman gibi bir cismin üstüne yazılırsa, RFS her şeyi karıştırabiliyor. Eğer resim sayıdan belli bir miktar uzaklaştırılırsa, her şeyi tekrardan net görmeye başlıyor.
EEG(elektroenselogram) okumalarına gelince her şey daha da tuhaflaşıyor. Çünkü adamın beyni yüzler veya resimlerin yanına rakamlar koyarak doğruluyor. Öyle görünüyor ki, algı ve bilinç arasındaki bağlantılarda bir beyin hasarı var.
Mumya Konuşturuldu !
Röntgen ışınları ve rekonstrüksiyonlar sayesinde bugün Mısır mumyalarının neye benzediğini biliyoruz. Peki mumyaların sesinin nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bilim insanları yılın başında 3000 yıllık bir mumyanın sesini yeniden oluşturdu.
Araştırma ekibi mumyanın ses yolunu tarayarak, 3 boyutlu bir taklitini üretti. Sonra bunu elektronik larinkse(ses borusu) bağlayarak mumyaya yeniden ses verdi. Mumyanın oldukça garip bir sesi olduğunu söyleyebiliriz.
Alkol İşeyen Kadın
Bir kadın idrar kesesindeki bir maya türü nedeniyle, idrarı alkole dönüşüyor. Yani kadının idrar kesesinde alkol oluştuğundan, işediğinde alkol çıkıyor.
Pittsburgh Tıp Merkezi Presbiteryen Hastanesi’ne başvuran 61 yaşındaki bir kadın karaciğerinde siroz ve kontrolden çıkan diyabet problemiyle başvurdu. Kadını karaciğer nakli için bekleme listesine aldılar fakat idrar testinde alkol pozitif çıkmaya devam edince işler değişti.
Hasta ısrarla alkol almadığını belirtse de,doktorlar gizlice alkol aldığını düşündüler. Kadını bekleme listesine girmeden önce, alkol bağımlılığı tedavisine yönlendirdiler. Fakat daha detaylı inceleme yapıldığında kadının doğru söylediği ve alkol içmediği anlaşıldı. Kadının idrar testinde alkol pozitif çıksa da, alkol tüketimine bağlı metabolitlerden iz yoktu. Doktorlar kadının idrarında büyük miktarda maya bulduklarında önemli bir ipucu elde etmiş oldular. Sonra doktorlar, idrar kesesindeki bu maya kolonisinin şekerleri fermente ederek etanol(etil alkol) üretebileceğini fark etti. Laboratuvarda yapılan deneyler ise bunun mümkün olduğunu gösterdi. Ekip daha önce bilinmeyen bu sendromun, hastanın tüm semptomlarını açıklayabileceğini buldular. Hatta araştırmacılar, buna neden olan maya türlerini de tespit etti. Kadının vücudunda en çok bulunan Candida glabrata adı verilen maya, geleneksel bira mayası olarak da biliniyor.
Paradokssuz Zaman Yolculuğu Mümkün Olabilir Mi?
Queensland Üniversitesi Gelişmiş Bilimler Bölümü’nden dahi öğrenci Germain Tobar’ın yaptığı matematik modellemesine göre paradokssuz bir zaman yolculuğu teorik olarak mümkün. Queensland Üniversitesi’nden fizikçi Dr. Fabio Costa’nın rehberliğinde zaman yolculuğunun olabilirliğini araştıran öğrenci, klasik fizikle Einstein’ın genel rölativite teorisini birleştiriyor.
“Buna rağmen Einstein’ın genel rölativite teorisi zaman döngüleri veya zaman yolculuğunu tahmin eder, yani cismin hem geçmiş hem de gelecekte aynı anda olabileceğini gösterir. Teorik açıdan dinamik kurallarını tersine çevirir.” İşte Tobar klasik fizikle ve Einstein genel rölativitesini birleştiren bir teori öne sürüyor. “Fakat günümüzde bilim, bu iki teorinin aynı anda doğru olamayacağını belirtir. Fizikçiler olarak biz yıllardır evrenin en temel kanunlarını anlamaya çalışıyoruz ve ben dinamik biliminin Einstein’ın tahminlerini nasıl düzeltebileceğini çözdüm. Şöyle hayal ettim; zaman yolculuğu matematiksel olarak mümkün olabilir mi? ” diyor Tobar.
Tobar ve Dr. Costa rakamları düzeltmenin bir yolunu bulduklarını söylüyorlar. Dr. Costa, bu hesaplamaların bilim açısından muhteşem sonuçları olacağını söylüyor. “Matematik kontrol eder, sonuçlar da bilim kurgunun bir ürünüdür”, diyor Dr. Costa. “Zaman yolculuk yaptığınızı düşünün, COVID-19’u sıfırıncı hastaya bulaşmadan durdurmaya çalıştığınızı hayal edin. İlk hastayı enfekte olmadan durdurursanız, bu sizin zamanda geriye giderek pandemiyi durdurmanızı birinci sıraya koyan motivasyonunuzu silebilir.” “İşte bu bir paradokstur ve bu tutarsızlık nedeniyle insanlar sıklıkla zaman yolculuğunun evrenimizde gerçekleşmeyeceğini düşünür.”
“Bazı fizikçiler zaman yolculuğu mümkün dese de, bunu kabul etmek zordur, çünkü bu gelişigüzel hareket etme özgürlüğümüzü etkiler. Bu şu anlama gelir; zaman yolculuğu yapabilirsiniz ama hiçbir şeye müdahale edemezsiniz, çünkü bu bir paradoksa neden olur.”
Buna rağmen araştırmada, bu koşulların hiçbirinin oluşmak zorunda olmadığını ve zaman yolcusunun yaptığı tutarlı hareketlerle olayların kendi kendine ayarlanmasının mümkün olduğunu söylüyor. “Koronavirüs sıfırıncı hastası örneğinde olduğu gibi, sıfırıncı hastanın enfekte olmasını engellemeye çalışabilirsiniz fakat bunu yaparken bu sefer siz enfekte olarak sıfırıncı hastaya dönüşür ya da başka biri enfekte olabilir,” diyor Tobar.
Bazı İnsanlara Çürümüş Balık Kokusu Güzel Geliyor
Balık kokusunun herkese kötü geldiğini düşünebilirsiniz ama yeni yapılan araştırmada koku algısını, genetik bir varyant nedeniyle daha farklı ve hatta güzel algılanabileceği düşünülüyor. Hatta bazı kişiler balık kokusunu karamel ya da gül gibi algılayabiliyor.
En çarpıcı ve eşsiz genetik varyantlardan biri, trimetilamin kokusunu farklı algılamaya neden oluyor. Özellikle bu bileşik, çürümüş balık kokusuyla ilişkilendiriliyor.
TAAR5(trace amine-associated receptor 5 ) adı verilen koku reseptörü geni trimetilamin kokusuna dair negatif algıyı önemli derecede azaltıyor. İşte bu nedenle bu geni taşıyanlar çürümüş balık kokusunu karamel veya gül gibi algılayabiliyor.
Hayvanlar Diğer Hayvanları Evcilleştirebiliyor
İnsanlar binlerce yıldır diğer hayvanları evcilleştirseler de, hayvanların da diğer hayvanları evcilleştirebileceğine dair ilk örnek bulundu.
Uzun yüzgeçli Damsel balıklarının alg tarlaları yetiştirerek onlardan beslendiği biliniyordu. Avustralyalı araştırmacılar ise balıkları mysid karideslerini evcilleştirerek, algleri gübrelemeye yardım etmek için eğittiğini buldu. Balıklar bunun karşılığında karidesleri doğal yırtıcılara karşı koruyor.
Uzaylı Medeniyetler Kara Delikleri Enerji Kaynağı Olarak Kullanabilir
Bu bilim haberi size uçuk kaçık bir bilim-kurgu filmi gelebilir ama süper gelişmiş bir uzaylı uygarlığının kara deliklerden büyük miktarda enerji elde edebilir.
Orijinal fikre göre, eğer bir nesneyi kara deliğe doğru yaklaştırırsanız, belli noktada ışık hızında hareket ederek kalır. Bu durumda negatif enerjiye ihtiyaç duyar yani boş uzaydan ödünç enerji alır. Sonra nesnenin yarısını kara deliğe sokarsanız, diğer yarısı gerçekten enerji kazanabilir.
50 yıldır bu tuhaf fikir test edilemeden dursa da, temel konsept onaylandı. İskoçya’dan bilim insanları ses dalgalarını ters çevirerek, onları dönen ve ses emen bir diske yolladı. Sonra anlaşıldı ki, bu dalgalar pozitif frekanslardan negatife dönerek, etkili bir şekilde disk dönüşünden enerji çalabiliyor.
Bir kara delikten enerji elde etmek halen insanlık için ütopya olsa da, belki uzayda kara deliklerden enerji elde eden medeniyetler olabilir.
Eskobar’ın Kaçan Hipopotamları Doğaya Yardım Ediyor
1993’da öldürülen uyuşturucu kralı Pablo Escobar’ın ölümünden sonra, özel hayvanat bahçesindeki 4 hipopotam kaçtı. 27 yıl sonra bu hayvanların Kolombiya’da sulak arazilere giderek, sayıların 80-100 civarına çıktığı görüldü.
Yeni araştırmada ise hippotamların nesli tükenen dev lamalarla, benzer beslenme alışkanlığına ve boyutlara sahip olduğu görüldü. Bu da lamalardan kalan ekolojik boşluğu doldurabileceklerini gösteriyor.
Dinozorlar Çağından Kalan Mikroplar Canlandırıldı
Bilim insanları, deniz tabanından 100 m aşağıya sondaj yaparak, zamanında dinozorların yaşadığı çağdan kalma topraktaki mikropları yeniden hayata döndürdü. Deniz tabanından alınan sedimentler 100 milyon yıllık mikropları barındırıyor. Mikropların olduğu ortama yeniden besin verildiğinde, mikroplar yeniden hareket etmeye, yemeye ve çoğalmaya başladı. İşte bu bilim insanlarını gerçekten şaşırttı.
Öyle görünüyor ki, bu antik çağlardan kalan yaratıklar için hayat yavaş çekime alınmış ve çok küçük bir enerjiyle kendilerini uzun süre yaşatmayı başarmış.
İlk Kez Bir Dış Gezegenden Gelen Radyo Sinyali Alındı
Bilim insanlarından oluşan uluslar arası bir ekip , ilk kez bir öte gezegenden gelen bir radyo sinyali tespit etti. Boötes takım yıldızından gelen sinyal bir ikili yıldız ve bir dış gezegen barındırıyor.
Cornell Üniversitesi’nden doktora sonrası araştırmacı Jake D. Turner, Observatoire de Paris – Paris Sciences et Lettres Üniversitesi’nden Philippe Zarka ve Université d’Orléans’tan Jean-Mathias Griessmeier liderliğindeki ekip, bulgularını Astronomy & Astrophysics dergisinin araştırma bölümünde 16 Aralık’ta yayınladı. “Radyo frekans aleminde bir dış gezegenin tespitine dair ilk ipuçlarından birini sunuyoruz.
Bu sinyal Tau Boötes sisteminden yani bir ikili yıldız ve bir dış gezegen içeriyor. Bu durumda gezegenin kendisinden geliyor. Radyo sinyalinin gücü ve polarizasyonu ve gezegenin manyetik alanı teorik tahminlerle uyumludur,” diyor Turner. “Eğer bu keşif devam eden gözlemlerle onaylanırsa, bu radyo sinyali dış gezegenlerin tespitinde yeni bir kapıyı aralayabilir ve bize onlarca ışık yılı uzaktaki yabancı dünyaları araştırmak için eşsiz bir yöntem sunabilir,” diyor ortak yazarlar arasında Turner’ın doktora sonrası danışmanı Ray Jayawardhana.
https://www.gercekbilim.com/astronomlar-ilk-kez-bir-dis-gezegenden-gelen-radyo-sinyalini-tespit-etti/