
Yeni yapılan bir araştırmayla, 400 yıl önce Mısır’da keşfedilen ve oldukça nadir olan sıva örtülü portreli iki antik mumyaya dair kalıntılar, bilgisayarlı tomografi(BT) sayesinde aydınlatıldı.
Bu mumyalardan ikisi Avrupa’da sergilenirken, biri Mısır’da sergileniyor. Bu mumyalar, Kahire’nin 24 kilometre güneybatısında Sakkara’dan yani Mısır’ın en eski başkenti Memphis’te yaşayanların defnedildiği bir bölgeden çıkarıldı.
Tabutla gömülen diğer mumyaların aksine, bu mumyalar ahşap tahtalara konularak, bir kumaşla sarılmıştır. Ayrıca güzel bir mumya örtüsü, 3D kabartmalı bir alçı, altın ve boyadan bir portreyle dekore edilmiştir.
İşte yeni yapılan BT taramasında bu üç sıva örtülü portre mumyasından en az birinin organlarıyla gömüldüğü ve iki kadının güzel kolyeler taşıdığı ortaya çıktı.
Ayrıca BT taraması ile öldükten sonra gömülen bu adam, kadın ve genç kızın geç Roma dönemine(M.Ö 30 – MS.395) ait olduğu gösterildi. Mumyaların yanında sikkeler olduğu ve bunun Styx Nehri’nin ötesine ruhlarını taşıması için kayıkçı Charon’a verilmesi planlandığı yani, ölümden sonraki hayat inancına sahip olduklarını gösteriyor.
BT taramaları sayesinde bazı sağlık problemleri olduğu da gözlendi. Mesela kadının artiriti var.
“Bireylerin incelenmesiyle oldukça genç yaşta öldükleri anlaşılsa da, ölüm nedenleri belirlenemedi,” diyor Mannheim’daki Reiss Engelhorn Müzesi’ndeki Alman Mumya Projesi’nde fiziksel antropolog ve Mısırbilimci baş araştırmacı Stephanie Zesch.

Çok Uzun Bir Yolculuk
Bu iki mumya Avrupa’ya gelene kadar baya yol kat etti. 1615 yılında İtalyan yazar,Pietro Della Valle (1586−1652) kutsal topraklara doğru bir Hac yolculuğuna çıktı ve yolculuğu Mısır’da bitti.
Della Valle, kadın ve adama ait portre mumyalarının Sakkara’da keşfedildiğini öğrendi. Sonra bu mumyaları alarak, Roma’ya getirdi ve bu sayede “Avrupa’da bilinen en erken portre mumya örnekleri, “ ortaya çıktı.
Birçok sahip değiştiren mumyalar, biraz yıprandı ve en son Almanya’daki Dresden Eyalet Sanat Koleksiyonlarına eklendi. Mumya 1980 sonlarına doğru ilk olarak röntgenle görüntülendi. Fakat BT taramasıyla mumyalara dair çoğu gizem aydınlatıldı.
Mumyalarda Bazı Sağlık Problemleri Belirlendi
Örneğin, BT taraması ile sayesinde erkeğin 25 ila 30 yaşlarında öldüğü, 1,63 m boyunda olduğu, iki çıkmamış dişi olduğu ve birçok çürük dişi olduğu anlaşıldı. Mumyanın bazı kemiklerinin kırıldığı ve kemiklerin yer değiştirdiği görülüyor. Bu da keşiften sonra açılmış olabileceğini gösteriyor.
Erkeğin beyni korunmazken, burnundan beyninin çıkarıldığına dair, bir kanıt da bulunmadı. Ayrıca birçok mumyalama malzemesi kullanılmamış, bunun yerine sarılıp, boyanmış.
BT taramasında mumyalama atölyesinden kalan, mühür benzeri iki metal obje bulundu.
Ayrıca kadının beyninin de korunmadığı fakat genç kızın beyninin küçülse de halen yerinde olduğu görüldü. Cerebrum ve beyin kökü halen anlaşılabiliyor ve kızın halen iç organları duruyor.
“Bu mumyalarda beyin ve iç organ çıkarması yapılmadığından oldukça eminiz. Bu mumyalar ne alıcıyla(desikasyon karışımı) korunmuş olabilir ama büyük miktarda mumyalama sıvısı da yok,” diyor Zesch.
Kadın 30 ila 40 yaşları arasında ölmüş. Sol dizinde ilerlemiş bir artrit var.
BT taramasında genç kızın saç tokası taktığı ve 17 ila 19 yaşlarında öldüğü ve boyunun 1,56 m kadar olduğu ortaya çıktı. Kızın omurunda vertebral hemangioma adı verilen iyi huylu tümör olduğu ve bu tümörün genelden 40lı yaşlarda yaygın görüldüğü söyleniyor.
İki kadın da birçok kolyeyle gömülmüş. Bu oldukça umulmadık bir şey olduğundan, çok heyecan verici olduğunu söylüyor, Zesch. “Bunlar çok değerleri mumyalar, bu kişilerin yüksek sosyo-ekonomik sınıftan olduğundan eminiz,”diyerek, bu kolyelerin mücevher olarak kabul edilebileceğini belirtiyor, Zesch.

Zesch, bu üç mumyayı Alman Mumya Projesi, Dresden Devlet Sanat Koleksiyonları, İtalya Bolzano’daki Eurac Research-Mumya Araştırmaları Enstitüsü’nden ve Amerikan-Mısır Horus Çalışma Grubu’ndan farklı disiplinlerden gelen bir ekiple birlikte çalıştığının da altını çiziyor.
Erkek ve kadın mumya Dresden’da sergilenirken, genç kızın mumyası Kahire Mısır Antikleri Müzesi’nde sergileniyor.
Araştırma 4 Kasım’da PLOS One dergisinde yayınlandı.