Sorting by

×
BiyolojiHaberlerİlginç BilimMakalelerTıp ve Sağlık

Şeker Kanser Yapar Mı ?

Scoop of Sugar

Normalde toplumda şekerin kanser yapacağına dair bir izlenim var. Hatta “şeker kanser yapar,” diye kabul ediliyor. Fakat yalansavar.0rg’un yayınladığı bir yazı işin gerçeğini size gösterecek. Şeker hakkında ya da şekerler hakkında bildiğiniz çoğu şey aslında safsafsatadan ibaret.

Elimde bir portakal var. Bir portakala, bir ekrana bakıyorum. Zira okumakta olduğum e-postanın iddiasına göre şeker, kanser hücrelerini besliyor. Bende kanser yok, ama olsaydı bu portakalı yememem lazımdı, çünkü içinde yaklaşık 12 gram şeker var. En iyisi portakalımı yerken konuyu didikleyeyim, Yalansavar’da paylaşayım dedim.

 

Belki her şeyden önce “şeker” kelimesinin anlamına bakmam iyi olabilir. Vücudumuzda da bulunan onlarca önemli ve doğal molekülün ortak adı “şeker”. İşte elimdeki portakalda da var, ama genelde şeker denildiğinde beyaz rafine çay şekeri aklımıza geliveriyor. Oysa şeker vücuda pek çok değişik gıda şeklinde girebiliyor ve vücuttaki tüm hücreler, kanser hücreleri de dahil olmak üzere yakıt olarak kandaki şekeri, yani glukozu kullanıyor. Saf şeker yemesek dahi aldığımız tüm gıdalar metabolizma sonucu hücreler tarafından kullanılabilecek yakıta dönüşüyor ve kan aracılığı ile hücrelere ulaşıyor (1). Hücrenin kan ile gelen bu yakıtı kullanma şeklinin bilimsel adı “glikoliz“. Glukozun hücre tarafından yıkılma döngüsü ile enerji ortaya çıkıyor (2). O zaman şeker yoksa hayat da yok. Bu kadar basit. İyi ama, şeker kanseri besler lafı nereden çıktı ki?

Bu noktada sizi bir adım daha geri götüreceğim ve “kanser” kelimesine de sizinle birlikte göz atacağım. Şimdi size bir cümle söylesem, “kanser bir hastalık değildir” desem, ne düşünürsünüz? Oysa kanser gerçekten de tek bir hastalık değil, 100’den fazla farklı şekilde görülen, anormal hücre çoğalmasını belirten bir terim. Cilt kanseri ile meme kanserinin tek ortak noktası, her ikisinde de kontrolsüz hücre çoğalması olması. Bunun dışında gerek oluşma etkeni, gerekse çoğalan dokunun cinsi bakımından ikisi birbirinden farklı ve tedavileri de yine tamamen birbirinden farklı şekilde yapılıyor. Bu kontrolsüz çoğalmanın, yani kanserlerin sebebinin hücresel genetik materyalde (DNA) oluşan hasar olduğu gerçeğini da vurgulamamız lazım (3). Şu geldiğimiz yere bakın, şeker, genetik, kanser günlük hayatta hep kullandığımız kelimeler ama biraz inceleyince ne kadar genellenmiş olduklarını ve yaşanan anlam karmaşasını farkediyoruz. Eh, şeytan ayrıntıda gizli demişler.

Şeker kullanımının kanserin büyümesine yol açabileceği yanılgısının tarihi 1924’e kadar uzanıyor. İlk olarak Dr. Otto Warburg isimli nobel ödüllübir biyolog tarafından yazılan bir makalede bahsi geçiyor. Kendisi şöyle demiş: “Birkaç cümle ile özetlemek gerekirse kanserin birincil nedeni normal hücrelerdeki oksijen kullanımının şeker fermentasyonu ile yer değiştirmesidir”. Eh, bu zor cümle, sonraki yıllarda başka kişiler tarafından “kanser şekeri sever” olarak kısaltılıvermiş (4). Oysa adamcağız kanser hücrelerinin oksijen kullanmadan glikozu enerjiye çevirdiğini söylemiş. Bir başka deyişle “ortamda oksijen olsa da olmasa da kanser hücresi glikozu kullanabiliyor” demiş. Onun bu makalesinden yıllar sonra, gelişen bilim sayesinde kanserin hücre metabolizmasındaki değişikliklerden değil hücredeki genetik mutasyonlar sonucu oluştuğu da kanıtlanmış. Anlaşılan Otto yanılmamış, kanser hücreleri gıdalarını enerjiye çevirirken gerçekten değişik bir mekanizma kullanıyorlar, ama bu bulgu kanserin bir sonucu, kanserin sebebi değil (5).

Otto 1970’te ölmüş ama belli ki yanlış anlamalar ölümsüz. Bunu, önümde açık olan ve bu yazının kaynağı olan e-postadan da anlamak mümkün. Yazılanlara akıl sır ermiyor. İşte size bu e-postadan birkaç örnek:

-Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg’un buluşunu öğrenir. 1930’lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg’a Nobel Ödülü kazandırmıştır.

Otto bir buluş değil bir araştırma yapmıştı. Kanserin sebebini bulmamıştı, kanser metabolizmasını incelemişti. Gözlemleri sonucu bir hipotez geliştirmişti ve bugün yanlış olduğunu bildiğimiz bir sonuca ulaşmış, kanserin sebebini “hücredeki anaerob, yani oksijensiz enerji üretimi” olarak öne sürmüştü. Kanser hücreleri ile ilgili bulguları doğru, ama çıkardığı sonuçlar yanlıştı. O zamanki teknikler ile elbette bunu bilemezdi. Bugün kanserin sebebinin genetik mutasyonlar olduğunu biliyoruz (6).

Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar.

Kanserin büyürken fazla enerjiye ihtiyaç duyması doğaldır. Ancak açlıktan öldüğü ve vücuttan çeşitli talepleri olduğu düşüncesi komiktir. Şeker alımının artması ile kanserin büyümesi hızlanmaz. Besin alımı kesilirse de kanser açlıktan ölmeye başlamaz. Bu iddiaların bilimsel bir dayanağı yoktur (7).

Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg’un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.

Belki de bilim ilerlemiştir? Bilgilerimiz artmıştır ve sebep sonuç ilişkilerini daha iyi ortaya koymuşuzdur? Doktorları egoist, bencil, düşüncesiz ve eğitimsiz olarak kabul eden bu kişi, birkaç paragraf sonra “Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı” diyerek kendi bilgisizliğini ortaya koymakta. Bugüne kadar hiçbir tıbbi araştırmada yapay tatlandırıcıların günlük kullanım dozlarında insan vücuduna bir zararları olduğu kanıtlanmamış (8).

Türkiye’deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır. Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.

E-postasını anaokulunda öğrendiği kes-yapıştır yöntemi ile hazırlayan kişiye teşekkür etmek lazım, zira bana sağlığımız için faydalı olabilecek noktalardan bahsetme olanağını vermiş oldu. Verdiği sebep sonuç ilişkisindeki absürdlüğü göz ardı ederek, bu vesile ile biraz da gerçeklere bakalım, en azından bu maceramızdan kendimize sağlıklı bir sonuç çıkartmış olalım.

Sağlıklı beslenmenin, yaşam stiline dikkat etmenin kanser riskini azaltmada etkili olduğu bütün bilim insanları tarafından kabul edilmektedir. Vücudun şeker metabolizmasındaki düzensizliğin, yani şeker hastalığı sonucu hiperglisemi mevcudiyetinin bazı kanserlerin oluşumunda kolaylaştırıcı olabileceği düşünülmektedir (9). Rafine ve işlenmiş ürünler içeren bir diyetle beslenen kişiler, aynı zamanda hareketsiz bir hayat sürüyorlarsa, sonuçta aşırı kilo alabilirler, bunun üzerine insülin direnci gibi pek çok metabolik sorun gelişebilir. Sağlıksız bir bünyenin de kanserle savaşta dezavantajlı olacağını düşünmek herhalde yanlış olmayacaktır.

Genel kural olarak aşağıdaki sağlıklı beslenme önerilerine uymaya çalışırsak kanser riskimizi azaltabiliyoruz (10):

  • Mümkün olduğu kadar kilomuza dikkat edelim, aşırı kilo almayalım.
  • Her gün en az 30 dakika fiziksel olarak aktif olalım.
  • Şekerli içeceklerden uzak duralım. Lifi az, yağı fazla, işlenmiş ürünleri tüketmeyelim.
  • Sebze, meyve, tam tahıl ve bakliyatlardan oluşan besin çeşitliliğimiz olsun.
  • Kırmızı et tüketimini azaltalım ve işlenmiş etlerden (salam, sucuk) uzak duralım.
  • Sigarayı tamamen bırakalım.
  • Alkol alımı varsa bunu erkekler için günde 2, bayanlar için günde 1 içki ile sınırlayalım.
  • Tuzlu yiyeceklerin ve tuzla (sodyum) işlenmiş gıdaların alımını azaltalım.
  • Kanserden korunmak için herhangi bir takviye ürün kullanmayalım.

Doğal şekerler içeren gıdalardan korkmak ve kanser hastalarına bunları yasaklamak gerekli değil, sağlıklı da değil. Hatta “şeker yememeliyim” diye kendisini kısıtlayan bir hastanın stres sonucu kan şekeri yükselebilir ve stres sonucu bağışıklık sisteminin çalışması da sekteye uğrayabilir (11). İyi bir şey yaptığımızı sanırken hastaya aslında kötülük yapıyor olabiliriz. Şeker alımının kanseri azdırdığı ya da şeker alımının kesilmesinin kanseri durdurduğunu gösteren hiçbir bilimsel yayına rastlamadım, ama bol bol safsata içeren web sitesi gördüm. Ne olduğu belirsiz internet sitelerine ve umut tacirlerine inanmayacağım. Ben portakalımı yiyeceğim, çünkü içinde şeker dışında besleyici maddeler, vitamin ve lif de var.

Pasta yemem, olur biter.

Kaynak : Yalansavar.org

Referanslar:
1. http://tr.wikipedia.org/wiki/Metabolik_yolak
2. http://tr.wikipedia.org/wiki/Glikoliz
3. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanser
4. http://breastcancer.about.com/od/cancerfightingfoods/a/cancer_sugar_myth.htm
5. http://en.wikipedia.org/wiki/Otto_Heinrich_Warburg#Cancer_hypothesis
6. http://en.wikipedia.org/wiki/Warburg_hypothesis
7.http://www.cancer.net/patient/All+About+Cancer/Cancer.Net+Feature+Articles/Cancer+Basics/Cancer+Myths
8. http://www.cancer.gov/cancertopics/factsheet/Risk/artificial-sweeteners
9. http://care.diabetesjournals.org/content/30/3/561.abstract?maxtoshow=&HITS=10&hits=10&RESULTFORMAT=&fulltext=stattin&searchid=1&FIRSTINDEX=0&volume=30&issue=3&resourcetype=HWCIT
10.http://www.hopkinsmedicine.org/kimmel_cancer_center/news_events/featured/cancer_update_email_it_is_a_hoax.html
11. http://www.dana-farber.org/Health-Library/Does-sugar-feed-cancer-cells-.aspx

Daha Fazla Göster

Oğuz Sezgin

Bir bilim sever ve kimyager olarak, internetteki Türkçe kaynak eksikliği görerek Gerçek Bilim’i 2012'de kurdum. Bu sitede gördüğünüz pek çok bilim ve teknoloji haberini ciddi kaynaklardan toplayarak sizin için araştırıyor, çeviriyor ve derliyorum. Gerçek Bilim'deki diğer yazarlar ve ben, her gün baş döndürücü şekilde gelişen bilim ve teknoloji haberlerini size aktarmaktan kıvanç duyarız.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu