İnsan doğmadan önce ilk kez anne karnında gözlerini açıyor. Annenin ikinci trimesterindeyken, yani ana rahmindeyken ilk ışığı görürüz. İşte yeni yapılan araştırmaya göre, retinaların henüz gelişmeden önce bazı bağlantılar kurduğu ve insan beyninin gelişiminde büyük rol oynadığı öne sürülüyor.
Anne karnında beyin çok hızlı gelişim gösterirken, akciğerler tümüyle oluşur (daha nefes almaya başlamasanız bile) , retinalarınız ise ilk kez ışığı algılamaya başlar.
Bütün memeliler gibi insanda doğduğunda fonksiyonel olarak kördür ama bundan çok öncesinde dünyanın ışığını ayırt etmeye başlamıştır. İşte fareler üzerinde yapılan yeni araştırmaya göre, ana rahmindeyken bile memeliler düşünüldüğünden fazlasını görebiliyor.
Retinada ilk olarak ipRGC( intrinsically photosensitive retinal ganglion cells) adı verilen, ışığa duyarlı retinal ganglion hücrelerinin geliştiği 10 yıl öncesinde bulunmuştu.
Memeliler ilk doğduğunda, retinadaki koni ve çubuk hücreleri renkleri ve görüntüleri ayırt etmeye yarasa da, beyinle bağlantısı henüz kurulmamıştır. Önceki araştırmada bu bağlantıların kurulması ve tecrübe edilmesinin zaman aldığı gösterilse de, temelde fareler ve maymunlarda ışık duyarlılığının çok daha erken geliştiği ortaya çıkarıldı.
Hatta fetüs halindeyken, ipRGC hücrelerinin ortam ışığından kaynaklanan bilgiyi memeli beyninin farklı bölümlerine aktardığı gösterildi. Hatta bu bölümler göz bebeğinin büyümesini ve sirkadiyen saati içeriyor.
Bugüne kadar, ipRGC hücrelerinin 6 alt türü tanımlandı ve retinal gelişimdeki etkilerine dair pek bir şey bilinmiyordu.
California Berkeley Üniversitesi’nden bilim insanları artık bu foto-sensitif hücrelerin tam olarak neler yapabildiğini tahmin edebiliyor, en azından farelerde.
“Eskiden bu ışığa duyarlı hücrelerin retinada kan damarlarının gelişimi ve sirkadiyen saatteki ışık girişimini etkilendiği düşünülüyordu. Bu türden girişimler ancak ışığın olup olmadığını gösteren açık kapalı tepkileriydi,” olarak açıklıyor hücre biyoloğu Marla Feller.
“Fakat öyle görünüyor ki, bu hücreler çok çeşitli ışık yoğunluklarını sınıflandırılan kodlar gibi çalışarak, daha önce düşünüldüğünden çok daha fazla bilgi işliyor.”
Retina Hücreleri Elektriksel Olarak Birbiriyle İletişim Kuruyor
Farelerin retinaları çıkarılarak farklı analizler ve farmakolojik çalışmalar yapan araştırmacılar; yeni doğan farelerde bu 6 ipRGC hücre tipinin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve aralık(gap junctions) bağlantılarıyla elektriksel olarak birbiriyle konuştuğunu gösterdi.
Bu ağ sadece ışığı tespit etme bilgisini işlemekle kalmıyor, ayrıca nerdeyse 1 milyara yakın bir kartelada değişim gösteren ışık yoğunluğunu işliyor. Bu da memeli retinalarının ana rahminde bile çok ince parlaklık ayarı yaptığını gösteriyor.
Ganglion hücrelerinin retinaya çok bağlı olmadığını ve kendi aralarında iletişim kurması oldukça sürpriz verici bir bulgu.
Bazı ipRGC hücre alt türlerinin boşluk bağlantılarıyla konuşurken, diğerlerinin konuşmaması her hücre tipinin farklı bir görevi olduğunu düşündürüyor.
Sonuç olarak, ipRGC Tip 2 ve Tip 5 yoğun bir şekilde nöral ağ ile bağlı ve ışığı tespit edebilirken, ipRGC tip 1 izole ve doğuştan ışık tepkisi üretiyor.
Araştırmacılar bu boşluk bağlantıları sayesinde memelilerin bazı görsel olmayan davranışlar geliştirebileceğini düşünüyor. Örneğin, memeli yavrularının ilk doğduğunda, ışıktan kaçması gibi.
Laboratuvar fareleri insan gözünün gelişimine dair önemli modeller olsa da farklı fizyolojiye sahipler. Yine de retinal gelişimin bizim türümüzle benzer olup olmadığı söylenebilir mi?
Tabi insanlar üzerinde bu çeşit araştırmalar yapmak beraberinde etik tartışmaları da getirecektir. Yine farelerin gözlerimiz hakkında daha fazla öğrenmek için en iyi modeller olduğu söylenebilir.
Araştırma Current Biology dergisinde yayınlandı.
Araştırma Referansı:
Franklin Caval-Holme, Marla B. Feller. Gap Junction Coupling Shapes the Encoding of Light in the Developing Retina. Current Biology, 2019; DOI: 10.1016/j.cub.2019.10.025
Bir Yorum