
Leonardo da Vinci çok ayrıntılı ve şaheser sanatsal çalışmalarıyla tüm dünyada tanınan bir ressam ve mucit. Yeni yapılan bir araştırmaya göre çalışmaları göründüğünden daha kompleks detaylara sahip; sanat çalışmalarında yaşayan bir mikroskobik dünya gibi.
Araştırmacıların elde ettiği bulgular, sanat çalışmaları için bir mikrobiyom kataloğu üretmeye yardımcı olabilir.
Ayrıca çizimlerindeki mikrobiyomlar sahtelerinin ayırt edilmesine yetecek kadar anahtar element barındırıyor. Hatta yüzlerce yıldır farklı ortamlarda saklanan orijinal resimleri bile tespit etmeye yardımcı olabilir.
Ayrıca araştırmacılar da Vinci’nin çizimlerinde düşünüldüğünden önemli derecede farklı bakteri ve insan DNA’sı buldu. Bu DNA’lar yüzlerce yıldır restore edenler ve resimlere dokunanların DNA’ları olabilir.
Mikroplar zamanla kağıdı bozuyor, bu da restorasyoncuların verdiği emeklerinin ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor.
Yapılan bu inceleme kanıt niteliğinde bir egzersiz olarak, sanat eserlerinin sıra dışı tarihlerini açığa çıkarabilir ya da sahteciliğe karşı kullanılabilir.
Araştırmacılar ustanın 7 sembolik çalışmasını inceleyerek ölü ve halen yaşayan bazı mikroskobik ve biyolojik materyaller buldu. Bunlar beklenmedik bir çeşitlilik gösteriyor; bakteri, mantar ve insan DNA’sı…
Malzememin büyük kısmı da Vinci öldükten 501 yıl sonrasına dayandığından, DNAlar eserleri muhafaza eden kişilerin olmalı,da Vinci’nin değil.

Asıl büyük sürpriz ise, resimlerde mantara oranla yüksek konsantrasyonda bakteri içermesiydi.
Çizimlerde Bakteriler, Mantarlara Baskın Geldi
Daha önce yapılan çalışmalarda, bu gibi sanat eserlerinde zamanla mantarların, bakterilere üstün geldiği görülmüştü. Fakat da Vinci’nin çizimlerinde sıra dışı bir şekilde insanlardan ve böceklerden gelen yüksek miktarda bakteri, mantarlara baskın çıkıyor.
“Böcekler, restorasyon işçileri ve coğrafik lokalizasyon bir araya gelerek; resimlerde gözle görülmeyen bir iz bırakmış görünüyor. Tabi yine de bu kontaminantların Leonardo da Vinci’nin çizimleri yaptığı zamandan mı kaldığını söylemek oldukça zor,” diyor araştırmacılar.
DNA’nın büyük kısmının 15 yy.’dan başlayarak çalışmaları restore eden kişilerden geliyor gibi gözüküyor. Araştırma ekibi, bu genetik materyallerin kimden gelmiş olabileceğini henüz detaylandırmadı.
Araştırmacılar Nanopore adı verilen yeni bir metotla, farklı genetik materyalleri kolayca, ayırarak analiz etti.
Aynı araştırmacılar, kaçakçılardan elde edilen heykellerin saklanırken nasıl saklandığını belirlemek için geçmişte sanatsal mikrobiyomlar üzerinde de çalıştılar. Gelecekte bu teknik sayesinde, üzerinde iyi çalışılmış sanat eserlerinde bile tarihsel açıdan yeni detayların ortaya çıkabileceği belirtiliyor.
Araştırma 20 Kasım’da Frontiers in Microbiology dergisinde yayınlandı.