Ridley Scott’ın yeni filmi Prometheus’un gösterime girmesiyle hepimiz Carl Sagan’ın sorusunu tekrar sorar olduk : “Uygarlığın milyonlarca yıl yaşında olması neyi ifade eder? Onlarca yıldır radyo teleskoplar ve uzay mekiklerine sahibiz, teknik medeniyetimiz ise sadece birkaç yüzyıllık. Milyonlarca yıldır gelişmiş bir medeniyetin yanında bizim yeni doğmuş bir çocuktan farkımız yok.
New York Üniversitesi’nde profesör Michio Kaku, Sagan’ın sorusunun artık spekülatif bir soru olmaktan çıkacağına inanıyor. Kaku bir yazısında “Bir gün kendi galaktik bölgemizde dünya benzeri yüzlerce gezegeni içeren bir ansiklopediye göz atıyor olabiliriz. Sonra da Sagan’ ın dediği gibi milyonlarca yıl uzakta akıllı bir medeniyetin neye benzediğini hayal edebiliriz.” diyor.
Yakında; insanlık güneş sistemimizin yakınında dünyaya çok benzeyen bir gezegenin bulunmasıyla bir şok geçirebilir. Bu yeni keşifle gece gökyüzüne bakışımız tümüyle değişebilir. Böylece yüzlerce dünya benzeri gezegenin de bizi gözlemleyebileceği fikrini doğuruyor.
Rus astrofizikçi Kardashev, ünlü filozof ve gökbilimci Giordano Bruno‘ dan ilham alarak medeniyetleri, enerjilerini nasıl kazandıklarına göre 3 kategoriye ayırıyor. Bu seviyelerden en gelişmişi 111. tipten uygarlıklarda bile atom altı parçacıklardan en büyük yapılarda bile fizik kanunlarıyla sınırlanmış olacak.
1. tipden medeniyetlerde teknoloji bizimkine benzer olup, toplam enerji tüketimiyle belirlenmiş. Carl Sagan, dünya medeniyetini 0.7’inci tipten medeniyet olarak tahmin etmektedir. 11. tipden medeniyetlerde ise enerjiyi, kendi ürettiği yıldızından elde edebilecek, örneğin; Dyson Küresi. 111. tipten medeniyete gelindiğinde ise, kendi yarattığı galaksilerden enerji elde edebiliyor olması gerekir. Kardeschev ve Kaku, 1. tipten ve 11. veya 111. türden medeniyetlerin tespiti neredeyse imkansız olduğuna inanıyor.
Kardeschev bu üç tip medeniyetin enerji tüketimini 10 milyarlık bir faktöre bölerek hesapladı. 1963‘de Kardeschev daha gelişmiş 11 ve 111. tipten uygarlıkları ararken 920MHz dalga boyunda bir gürültü tespit etti. Bunun başlarda 11. türden bir uygarlık olduğunu düşünülse de sonraları bunun kırmızı dalga boyunda sıradan bir Kuasar olduğu anlaşıldı. Benzer bir gürültü 1967 Cambridge, İngiltere’de tespit edildi. Bu da ilk nötron yıldızlarının bulunmasıydı.
Dünya benzeri gezegenleri tanımlayabilmek için Kepler teleskopu 2008’de fırlatıldı. Bu yılın sonuna 100.000 kadar güneş benzeri yıldız ve 2000 ışık yılı uzağa kadar tarama yapacak ve muhtemelen yüzlerce dünya benzeri gezegeni, yıldızlarının önlerinden geçerken yaptıkları ışık kaybını ölçerek bulacak.
Kepler’in yaklaşık 185 civarı yarıçapı dünyadan 1,3 kat küçük gezegen ve 640 civarı da dünyanın yarıçapından 2,2 kat küçük gezegen tanımlaması umuluyor.
Kaynak: dailygalaxy.com