Sorting by

×
BilgisayarBilim-Kurgu SinemaDahi Bilim İnsanlarıVideobilim

Hangi Alan Turing Filmi Bilgisayar Biliminin Kurucusunu Daha İyi Anlatıyor ?

Bilgisayar biliminin babası Alan Turing‘in hayatı üzerine yakında yeni bir film gösterime girecek.Alan Turing hakkında izleyebileceğiniz iki film var; Biri 20 Şubat 2015’te Türkiye’de gösterime girecek The Imitation Game(Yapay Oyun) ve diğeri de 1996 yapımı Breaking the Code. Peki  inanılmaz başarısını ve ona yapılan korkunç adaletsizliği hangi film daha  iyi  sorguluyor? İşte Turing’in hayatının değişik yönleri ve filmlerin bunları  nasıl ele aldığına dair derinlemesine bir inceleme.Dikkat spoiler içerebilir.

Bu iki film de Andrew Hodges’ın yazdığı Alan Turing – The Enigma  adlı biyografiden uyarlandı ve ikisi de Turing’in hayatındaki; Christopher Morcom’la çocukken arkadaşlık ettiği, Bletchley Park’ta Nazi Enigma şifrelerini çözmekle görevli olduğu, homoseksüellik sebebiyle tutuklanıp dava edildiği; aynı üç döneme odaklanıyor.

Bir Alman denizaltısından gelen bir bildiri gibi, bir biyografi filmi de gerçeğin bir şifresidir. Makinenin şifre çarklarını belirli bir sıralamaya göre çevirir bunu gerçek kişinin yaşamına ait detaylarla desteklersiniz ve böylece seyircinin şifreyi çözmesi için gerçeğin kriptolu bir versiyonu ortaya çıkar.

Turing’in hayatını anlatan bu iki film nasıl benzerlikler ve farklılıklar gösteriyor? Şifreyi çözmek için, filmlerin bu büyük insanın hayatındaki dönüm noktaları olan bu mekanizmaları nasıl  ayarladığını incelememiz gerekiyor.

alan turing

İçine Kapanık Dahi

İki film de Turing’i insan ilişkilerinde beceriksiz içe dönük, insanlardan çok fikirlerle ve makinalarla ilgili biri olarak tasvir ediyor.

Cumberbatch’ın Turing’i küstah ve mesafeli bir şifre uzmanıdır. Diğerlerinin kendi yaptığı işi kavrama yetisini küçümseyen biridir, bunun dışında  işinde, milli politika konusunda ve  insanlarla hep ihtilaf halindedir. Ancak Jacobi’nin Turing karakteri ulaşılır biridir ve fikirlerinin heyecanlı bir savunucusudur.

Breaking the Code filmi boyunca, Turing karar verilebilirlik (decidability),  hesaplanabilir sayılar, biyolojik gelişim sistemleri ve insan düşüncelerini taklit edecek makinelerin kapasiteleri üzerine çözümsel fikirleriyle ilgili kendi kendine yaptığı uzun konuşmalarla meşguldür. En kötü yanı, konuştuğu kişilerin, yaptığı çok karmaşık konuşmaların bağlantılarını tamamen  kaçırmış olduklarını fark edememesi gibi görünüyor.

dahi alan

The Imitation Game, Turing’in fikirleri üzerinde durmaktan çok fikirlerinin geçerlilik kazanması için gösterdiği çabayı anlatır. Cumberbatch’ın Turing karakterini sosyalleşme fikri dehşete düşürür. Sosyal etkileşim onun için bir bilmecedir, kendisine dayanak oluşturacak herhangi bir anahtar şifreden yoksun bir kod ya da şifredir. İnsanların söyledikleri kastettikleri şey değildir. Görünüşe bakılırsa başkaları bunu anlar ama Alan anlayamaz. Sosyal kodu kırmak onun için Nazileri yenmekten daha büyük bir mücadeledir.

Jacobi’nin Turing’i sosyalleşmekten korkmaz. Daha çok, bu fikre ilgisizdir. Sosyal ilişkilerdeki incelikler ona tehditkâr gelmez. Sadece anlamsız gürültülerdir. Turing’in çevresindekiler üzerindeki anti-sosyal mizacının etkisi The Imitation Game’deki dramatik çatışmanın temel kaynağıdır.  Breaking the Code’daysa bu yalnızca üzerinde tartışılan bir durumdur, net olarak hiç gösterilmemiştir.

Christopher Morcom’la İlişkisi

İki film de  çocukluğunda Christopher Morcom’a beslediği aşkını Turing’in duygusal yaşantısında dönüm noktası oluşturan bir bölüm olarak tasvir ediyor.

The Imitation Game bu ilişkinin derinine iniyor. Bu iki genç arasında ilişkinin başlayıp genç Turing’in Christopher’a aşık olduğunu farkettiği noktaya kadar ilerlediğini görüyoruz. Morcom’un ölümünü öğrendiğinde, insanlardan duygularını saklamaya çalışarak (bunda pek de başarılı olamaz),  üzüntüsüyle başa etmeye çalışır. Hayatını mantık problemlerini çözerek geçirmiş bir adam  için bu, asla tam  olarak  aşamadığı tek  çatışmaydı.

imitation game shane

The Imitation Game ilişkilerinin duygusal analizini yaparken,  Breaking the Code arkadaşlıklarının derinliğini vurguluyor. Morcom’u anlatan bölüm yalnızca bir sahneyle geçiyor, fakat orada Turing’in romantizmi annesinin evini miras yoluyla aldığını ve orada Christopher’la yaşadıklarını, matematik ve bilimle uğraştıklarını  veya Evrenin büyüklüğünü araştırdıklarını hayal etmesiyle geleceği son noktaya varır. Bu yorumda, Morcom bir tür mükemmel bir aşık modelidir, bu nedenle de yaşamının sonraki dönemlerinde  Arnold Murray ve “Pat Green”(Joan Clarke) arasında ciddi  bir bölünme yaşar.

İki film de Turing’in yapay zekâya dair çalışmalarının bir temeli olarak Christopher’ın ölümünden sonra fikirlerinin sürdürülebileceği düşüncesini anlatır. The Imitation Game’de, Turing’in yaptığı şifre kıran makineler ve dijital bilgisayarlar “Christopher” olarak isimlendirilmiştir.

Breaking the Code aynı zamanda bu bölümü  The Imitation Game’de unutulan bir karakteri: Alan Turing’in annesi, Sara’yı tanıtmak için kullanır. Alan ve annesi arasındaki sıcak ve esprili ilişki Cumberbatch ‘ın soğuk ve mesafeli versiyonundan çok daha samimi havadaki Jacobi’nin Turing  karakteriyle tamamlanır.

Joan Clarke’la İlişkisi

The Imitation Game’de Joan Clarke kendi ismiyle filmde yer alır. Breaking the Code’daysa Clarke, “Pat Green” karakteriyle hayat bulur.

The Imitation Game’deki Joan Clarke hikâye içinde, Breaking the Code’da yer alan Pat Green’den daha etkilidir. Keira Knightley’in canlandırdığı Joan inatçı, bağımsız modern kadın kahramandır. Sosyal kodu kırması için Turing’in ihtiyaç duyduğu sağduyuyu bulmasını ve Hut 8’de (Bletchley Park’ta yönetimi altındaki bir bölüm) daha etkin bir lider olmasını sağlayan kişidir.  The Imitation Game’de, Joan ve  ekibin diğer üyeleriyle bir araya gelmek için yaptığı beceriksizce girişimleri ve şifre çözen makineyi geliştirirken yaptığı buluşlar arasında birçok kez bağlantı kurulur.

bletchley park alan

Turing evlenme teklif ettiğinde kabul eder. Sonradan homoseksüel olduğunu itiraf ettiğinde Joan bunu normal karşılar. Ne kadar mükemmel olmaktan uzak bir koca olsa da, Alan’ın yine de Joan’ın mükemmel bir eş olmasını bekleyen herhangi bir adamdan  daha iyi bir eş olacağına inanır.

Breaking the Code’da Pat Green, Turing’e denk bir yapıda ve Christopher’ın kadın versiyonu  olarak tasvir edilir. Pat Green de onun gibi utangaç ve çekingendir, insanlardan çok düşüncelere tutkuyla bağlıdır. Hikâyenin bu versiyonunda, aralarında evlilik ilişkisi yaşanmaz. Alan, Pat’i yalnızca bir arkadaş olarak görür. Cinsel tercihi gizlemek amacıyla hemen yapılacak türden bir evliliğe karşıdır.

 

Bletchley Park’taki Görevi

The Imitation Game, Turing’in Bletchley’de geçirdiği zamana dair daha çok detay verir. Filmin önemli kısmı  Enigma’nın bulunabileceği büyük genişlikteki  potansiyel alanlarda belirli bir şifreyi oluşturan kombinasyonu  araştırabilecek mekanik bir  icat olan“Bombe”un gelişimine odaklanır.

Filmin başından beri, Turing, Government Code ve Cypher School (GC&CS) (Devlet Kod ve Şifre Okulu) ve özellikle Charles Dance tarafından Tywin Lannister tarzında  çok iyi şekilde canlandırılan Amir Dennister’la ilişkilerinde uzlaşmasız bir tavır içinde tasvir ediliyor. Turing mekanik şifre kırma fikrinin kabul görmesi için mücadele eder, meslekdaşlarının karşı çıkmalarını bir kenara bırakır , sonunda Dennister’ı atlatarak kaynak talebinde bulunmak için direk Winston Churchill’e gider.

alan

Breaking the Code’da, Turing Bletchley’deki işine Alfred Dillwyn Knox tarafından alınır. Bu bölümün genel tonu çok daha neşelidir. Sorunlar açıkça ortaya konur ve riskler netleştirilir, fakat Enigma’yı kırma aşamasına ait hiç bir belirgin detaya girilmez. Turing’in Bletchley’deki iletişim sorunları ve Churchill’e yazdığı mektubundan kaynaklanan hayal kırıklığı sahnelenmez ancak Turing’e mahremiyetini koruduğu hayatın  keyfini çıkarmasını öğütleyen Dilly Knox’la aralarındaki konuşmalarında ele alınır.

Uygunsuz Davranıştan Hüküm Giymesi

Alan Turing’in homoseksüel kimliği görüşmekte olduğu genç bir adam olan Alan Murray’in bir arkadaşının  yaptığı bir soygunu Turing’in  polise bildirmesiyle ortaya çıkar. Turning’in soygunu bildirmesi ve  Murray’le ilişkilerinin iç yüzünü ilk başta saklamaya çalışmasından sonra nihayetinde polise ilişkileri olduğunu itiraf eder.

Cumberbatch’ın Turing’i homoseksüelliğinin oluşturacağı tehlikenin net olarak farkındaydı. Gizliliğine aykırı davranmasının getireceği riskler açıkça belliydi. The Imitation Game’de gerçekler gözardı edildi, polisi arayıp hırsızlığı bildiren Turing’di ve ilişki akkındaki bilgiyi polise veren de Turing’di. Cumberbatch’in Turing’iyse açık vermez, bu nedenle de hayatıyla ilgili bir soruşturmaya yardımcı olması mizacına aykırı, diğerlerini buna  teşvik etmekten uzak gibi gibi görünüyor. 

Jacobi’nin Turing’i cinsel kimliğiyle çok daha huzurludur. Açık ve samimi olmanın gerekliliğine dair naif ve çocuksu bir inanca sahiptir. Yalanlardan o kadar rahatsızdır ki, sevdiği İngiltere’nin onu koruyacağından emindir ve çatışma halinde yaşamaya o kadar isteksizdir ki polise ihtiyaç duydukları bilgiyi vermekten kendini alamaz.

Polisle konuşurken, Cumberbatch  polisin farkında olmadığı bir oyunun tüm kartlarına sahipmişcesine adeta Hannibal Lecter ve Doctor Who’daki Doktor’un bir kombinasyonuna dönüşür. Jacobi, tam aksine, yalanı yakalanmış beceriksiz bir okul çocuğu gibidir.

Jacobi’nin canlandırdığı Turing için homoseksüellik kimliğinin bir parçasıdır. Arnold Murray’le ilişkisinin ilerlediğini ve orta yaştaki bir adamın trajik, insanî zaafına, bu yüzden yıkımına ve sonrasında otoriteyle başının derde girmesine  şahit oluruz. Jacobi’nin Turing’i kendinden beklenen bir yalanı yaşamaktansa adil ve makul bir dünyada yaşıyormuş gibi davranmayı tercih eder.

Cumberbatch’in Turing’i için homoseksüellik sadece bir başka problemdir, bir başka  çatışmadır, içindeki Enigma için bir başka kötü dizilimdir; filmdeki duygusal ilgi odağı, Joan Clarke’la bir araya gelmesini engeller. Erkeklere karşı romantik olmayan cinsel duygular besler. Christopher Morcom haricinde, Cumberbatch’ın Turing karakterinin herhangi birine cinsel veya romantik duygularını ifade ettiğini hiç görmeyiz.

İntiharı

Alan Turing’in hayatındaki tüm şifrelerden en çözümsüz olanı ölümüdür. 8 Haziran 1954’te yanında yarısını yediği bir elmayla zehirlenmesi sonucu ölü bulunmuştur. Ölümünün resmî açıklaması intihardı, fakat annesi (oğlunun biyografisini yazmıştır) her zaman bunun bir kaza olduğu konusunda ısrar etmiştir. Turing’in hormon verilmesini kabullendiğini ve genelde keyfinin yerinde olduğunu, yaşama bağlı olduğunu iddia etti. Ancak, annesine göre dikkatsiz oğlu potasyum siyanürle uğraşıyordu ve muhtemelen yatağa gitmeden ellerini yıkamayı unuttu.

The Imitation Game açık bir şekilde Turing’in ölümünün bir intihar olduğunu anlatır. Film Turing’in savrukluğunu önemsemez, yaşamının son dönemlerine doğru, hormon iğneleri, ruh halini üstesinden gelemeceği kadar bozduğu dönemde, evindeki düzensizliği çok azmış gibi gösterir. Breaking the Code bu bilinmezlik karşısında belirsiz bir duruş sergiler; hem yetkililerce yapılan  tıbbî açıklamayı hem de annesinin önsezilerini gösterir.

Bu belirsizlik yerindedir. Yapay zekânın bir göstergesi Turing Test’ine yöneltilen eleştirilerinden biri amaçlılık ve algıyı önemsememesidir. İnandırıcı derecede insan davranışını taklit ettiği sürece Turing (chatbot) diyalog sisteminin, cevaba nasıl ulaştığının önemi yoktur.

Alan Turing zehri aldı ve sindirdi. Buna niyet edip etmediği muhtemelen Turing’in kendisinin sormayı anlamsız bulacağı bir sorudur.

Filmlerin Gerçeğe Uygunluğu

İki gösterimden hangisi daha iyi? Asıl Alan Turing’e hangisi daha sadık?

I, Claudius’ta İmparator Cladius olarak yer aldığı başka bir özgün rolünde, Jacobi’ye iki tarihçiden hangisini tercih ettiği sorulur, Pollio’yu mu Livy’i  mi. Cladius, Livy’nin dilinin güzelliğini, Pollio’nun ise olayları yorumlamasını beğendiğini söyler. Yanıtının ikisini de memnun etmediği belirtilince, Cladius memnun etmeye çalışmadığını, sadece gerçeği söylediğini bildirir.

Alan Turing’in tarihteki önemini ve çok büyük haksızlığa uğradığını göstermesi bakımından, The Imitation Game onay almıştır. Yine de asıl hikâyedeki pek çok öğeyi basite indirger. The Imitation Game konunun tarihi önemine bağlıdır.

Alan Turing’in gerçek fikirlerinin daha yoğun yansıtıldığı bir yorumu, matematiğe duyduğu hayranlığını ve itibarını kaybettiği trajik hikâyesini izlemek istiyorsanız, Breaking the Code ilk sırada yer alıyor. Turing’in, sayıların hesaplanabilirliği, kriptoloji mantığı ve yapay zekânın olasılığı hakkındaki düşüncelerinin Jacobi’nin oyunculuğuyla sahnelenmesi büyüleyici. Jacobi’nin samimi ve yapayalnız Turing’i, Cumberbatch’in Sherlock benzeri psikopatik her şeyi idare eden karakterinden daha sıcak ve erişilebilirdir.

The Imitation Game’i Alan Turing’in dünyayı nasıl kurtardığını öğrenmek için seyredin. Breaking the Code’u kurtardığı dünya hakkında daha fazlasını öğrenmek için seyredin.

Kaynak : http://io9.com/which-alan-turing-movie-really-captures-the-father-of-c-1671009693

Daha Fazla Göster

İpek Bakır

'81 Ankara doğumluyum. Peyzaj Mimarlığı ve İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Mimarlık, sanat, dil üzerine ve kendime yakın bulduğum başka alanlarda da Gercekbilim okuyucuları için çeviriler yapacağım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu