Houston Üniversitesi’nden bilim insanları, kalp krizi sonrası hasar gören kalp hücrelerini m-RNA ile onarmanın yolunu buldu. Araştırmacılar 2 yeni mutasyonlu transkripsiyon faktörü tanımladı. Bu faktörler kardiyomiyosit hücrelerin replikasyon hızını arttırıyor.
Kalp krizi sonrasında, kalp hücreleri diğer hücreler gibi onarılmadığından hasarlı kalp hücreleri ölerek, diğer hastalıkların ve yeni kalp krizlerinin tetikleyicisi olabiliyor. Son yıllarda bu kalp hücrelerini yenilemek için birçok yeni araştırma yapıldı. Bu araştırmalarda kök hücreler yeniden programlanarak, kalbin yeniden onarılması sağlanmaya çalışıldı.
Yeni çalışmada ise COVID-19 aşılarının geliştirilmesinde kullanılan sentetik mRNA’lar kullanıldı. Araştırmada Stemin ve YAP5SA adlı kardiyomiyositlerin replikasyon hızını arttıran iki faktör kullanıldı. Petri kabında yetiştirilen fare hücrelerinde Steminin kök hücre benzeri özellikleri aktive ederken, YAP5SA’nın organ büyümesini teşvik ettiği görüldü.
Bu iki transkripsiyon faktörü kalp hücrelerine sentetik RNA kullanılarak gönderildi. Korona aşılarında (Pfizer ve modena) kullanılan bu teknikle hücre ribozomlarına talimat verilerek, Stemin ve YAP5SA adlı proteinleri ürettiriliyor.
Sonrasında kalp krizi geçiren farelere mRNA(mesajcı RNA) içeren transkripsiyon faktörleri enjekte edildi. 24 saat içinde hayvanların kalp hücresi replikasyonu 15 kata kadar artarak, kardiyak fonksiyonu önemli ölçüde geliştirdi.
“Enfarktüs geçiren kalp hücrelerine iki transkripsiyon faktörü enjekte edildiğinde, etkileyici sonuçlar elde edildi. Laboratuvar, kalp miyositlerinin bir gün içinde hızla çoğaldığını, kalplerin ise gelecek ay boyunca onarılarak pompa fonksiyonu çalışan hafif yaralı kalplere benzer şekilde iyileştiğini buldu”, diyor araştırmaların baş yazarı Robert Schwartz.
Tabi ki hayvan çalışmalarında başarı elde edilse de insanlarda bu tür çalışmalar işe yaramayabiliyor. Yine de bu terapinin gelecekte insan tedavilerinde kullanılma olasılığı mevcut.
İki araştırmada The Journal of Cardiovascular Aging dergisinde yayınlandı.
Kaynak: University of Houston