Dünya’nın manyetik alanı ya da diğer adıyla magnetosfer gezegenimizin saran bir kalkan gibi davranıyor. Güneş’ den yayılan radyoaktif parçaları süzen ve güneşin bu yüksek enerjili aktivitesinden dünyamızı koruyan bir kalkan var. Fakat bu kalkan güneşin manyetik alanıyla etkileşime girince, manyetik yeniden bağlanma(reconnection) denilen güneşten gelen güçlü elektriksel akımların Dünya’nın atmosferine yayıldığı jeomanyetik fırtınalar ve uzay havası fenomeni gerçekleşir. İşte bu yüksek irtifadaki uçaklar ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (ISS) astronotları etkileyebilecek bir olaydır.
Fakat artık MIT(Massachussets Teknoloji Enstitüsü) ve NASA’ dan bilim insanları Dünya’nın magnetosferini yani kalkanını güçlendiren proses tanımladı. Böylece güneş enerjisi sahada tutulacak. Uzay ve yerden yapılan gözlemler birleştirilerek düşük enerji plazma parçacıklarından oluşan bir tabakanın özellikle manyetik alan çizgileri boyunca uzandığını ve Dünya’nın atmosferinin alt noktalarına yayılarak yerden on binlerce km yukarıda Dünya ile Güneş’in manyetik alanıyla bağlandığını gösterdi. Bilim insanları bu bölgeyi “birleşme noktası” olarak adlandırdı. Sıcaklığın oldukça düşük olması nedeniyle, yoğun plazma yavaşlayarak manyetik yeniden bağlanma gerçekleştirerek Dünya üzerinde Güneş’in etkisini köreltiyor.
“Dünya’nın manyetik alanı,tüm güneş patlamalarından Dünya’nın yüzeyini koruyor. Yeniden bağlanma çizgileri bazen ortaya enerji sızıntıları çıkıyor ve dolayısıyla büyük ve korkunç fırtınalar oluşuyor. Bu plazmalar uzaya çekilebilirse yeniden bağlanma prosesi daha da yavaşlatılarak güneşin Dünya üzerindeki yıkımı azaltabilir,” diyor MIT Haystack Gözlemevi’nden John Foster.
On yıldan fazladır Haystack Gözlemevi’nde bilim insanları bu plazma dumanı fenomenini çözmek için GPS-TEC metodunu kullanıyorlar. Bu sayede bilim insanları GPS uydularında aldıkları radyo sinyallerini yerde bulunan 1000’ da fazla alıcıyla analiz ediyorlar. Jeomanyetik fırtınalar gibi uzay havasındaki değişiklikler gelen radyo dalgalarını değiştiriyor. İşte bu sayede bilim insanları plazma parçacıklarının konsantrasyonunu belirleyebiliyor. Bu veriler kullanılarak bu atmosferik fenomenin iki boyutlu global haritaları üretilebiliyor, yani plazma dumanının.
İşte yerden yapılan gözlemler sayesinde bu dumanların anahtar karakteristiklerine ışık tutularak, ne kadar sıklıkla gözlendikleri ve bazı dumanların diğerlerine göre neden daha güçlü olduğuna ilişkin tespitler yapıldı. Foster yine bu iki boyutlu haritalama tekniğinin magnetosferin alçak bölgelerinde uzay havasına ilişkin ancak bir tahmin verebileceğine değiniyor. Daha hassas veri elde edebilmek için se tüm magnetosferin üç boyutlu gözlemi gerekiyor.
Foster bu plazma dumanı fenomenini “ parçacık nehrine” benzetiyor. Gulf stream akıntısına tam olarak benzemese de, bu akıntının sıcaklık etrafındaki suyun özelliklerine yaptığı etkiye benzer etkiler olduğu söylenebilir. Atmosferik boyutta, plazma parçacıkları benzer şekilde davranabilir ve atmosfere tekrar yayılarak bu dumanları oluşturabilir. Sanki büyük bir sirkülasyon sistemi gibi fakat farklı etkenlere bağlı olarak.
Daha önce 2013 Ocak’ında normal bir güneş fırtınasında plazma dumanının atl tabakalara yayıldığı gösterilmişti.
Kaynak : http://www.sciencedaily.com/releases/2014/03/140306142757.htm
Araştırma Referansı :
- B. M. Walsh, J. C. Foster, P. J. Erickson, D. G. Sibeck. Simultaneous Ground- and Space-Based Observations of the Plasmaspheric Plume and Reconnection. Science, 2014 DOI: 10.1126/science.1247212