Bir meme kanseri hastası ameliyathaneye getirilir. Hasta, boya moleküllerinin kan ile tümöre ulaşmasını sağlayan bir IV’ye bağlıdır. Cerrah küçük bir kamerayı hastanın göğsüne takar ve monitörde meme dokusu görülür. Kanser hücreleri parlak yeşil renkte parlar. Tümör alımını geliştiren bir çok optik prob, klinik insan deneylerinde faz I ve faz II seviyesindedir ve 5-10 yıl içerisinde yaygın bir prosedür haline gelecektir. Bunların gelişimi ile ilgili bir araştırma 21 Ocak’ta daha önceden Chemistry & Biology olarak bilinen Cell Chemical Biology ‘nin ilk sayısında yayınlandı.
Floresan dedeksiyon halihazırda ameliyatlarda kullanılmaktadır. Cerrahlar kanın parlamasını sağlayan boyaları cihazlarla dedekte edebiliyorlar. Bu da cerrahi ekibe kan damarlarını bulmada ve transplantasyon sırasında başarılı doku perfüzyonunda yardımcı olması anlamına gelmektedir. Kan akışını belirlemede kullanılan hedef dışı boyalara ek olarak, son yirmi yılda spesifik kanser hücreleri ile bağ yapan kimyasal boyaların geliştirilmesi devrim niteliği taşımaktadır. Bu da bağlanan haberci sayısında, bağlandığı hücre çeşidinde ve habercilerin yaydığı ışıkta oldukça fazla çeşitliliğe sebep olmuştur.
“Bu şu anda yükselişte ve gerçekten hızlı gelişen bir alan.” diyor araştırmanın baş yazarı biyokimyager Matthew Bogyo. “Birçok kişi bu şey hakkında bir fikre sahip değil. Kulağa bilim kurgu gibi geliyor, ancak bunun standart bir uygulama haline gelmesine sadece 10 yıl uzağız.”
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bulunan Bogyo’nun laboratuvarında moleküler görüntüleme başlıca odak noktasıdır. 2003’ten beri, o ve takımı kanser hücreleri tarafından spesifik bir şekilde sentezlenen enzimleri (proteazları) hedefleyebilecek kimyasal ajanlar üzerinde çalışmaktadırlar. Bu optik probların yaydığı ışıklar deri ve kaslara penetre olan ışığı görebilen kameralar ile algılanabilmektedir. 2008 yılında, Bogyo, Akrotome Imaging (Akrotom Görüntüleme) isimli ortaklı şirketi kurmuş ve bu da laboratuvar keşiflerinin bazılarını klinik alana çevirmesine yardımcı olmuştur.
Bogyo’nun bakış açısına göre, araştırmanın erken aşamasının hızlı geçilmesine; faz II ve faz III klinik deneylerinin fonlamasının yüksek meblağda olması ve yanı sıra düzenleyici yolağının nasıl olacağı ile ilgili dolanan sorular engel olmaktadır. Diğer bilinmeyen ise bu floresan boyaların bütün tümörlerde işe yarayıp yaramayacağıdır.
Bogyo: “İdeal olarak, uzaklaştırmak istediğimiz her lezyonda ışıyabilen magic bullet istiyoruz.” diyor. “Laboratuvar çalışmalarımda kullandığım proteazlar her çeşit inflamasyon sürecine meyilli ancak diğer ajanlar daha spesifik, mesela sadece prostat kanserinde yukarı doğru regüle olan markerlar.”
Bununla birlikte, ameliyathanede doğru optik problara sahip olmanın kanser çalışmalarına iki yolla yardım etmesi tahmin ediliyor: tümör alım operasyonlarının tekrarının maliyetini düşürmek, çünkü ilk denemede daha fazla ameliyat başarılı olacaktır, ve en önemlisi, hastaya faydasının arttırılmasına yardımcı olmak.
Kaynak : http://www.sciencedaily.com/releases/2016/01/160121130329.htm
Araştırma Referansı :
- Garland et al. A Bright Future for Precision Medicine: Advances in Fluorescent Chemical Probe Design and Their Clinical Application.Cell Chemical Biology, 2016 DOI: 10.1016/j.chembiol.2015.12.003
