Sorting by

×
BiyolojiGenetikPsikolojiTıp ve Sağlık

August Weismann Bariyeri Aşılabiliyor

ebeveyn

Genlerimizin çevre tarafından etkilendiğini mutlaka duymuşsunuzdur. Peki nasıl oluyor da genlerimiz çevresel faktörlerden etkilenebiliyor? Bu soruya verebileceğimiz en net cevap; epigenetik mekanizmalar. Bu mekanizmalar bizim genlerimizin çevresel şartlardan etkilenmesine neden oluyor.

Epigenetik mekanizmaların çalışma prensipleri ise bir hayli basittir. DNA’nın belirli gen bölgelerine metil grupları eklenir ya da çıkarılır. Bu ekleme olayı DNA’nın kıvrılmasına sebep olur. Kıvrılan DNA’ya da enzimler etki edemediği için gen kendini ifade edemez. Ve bu şekilde DNA’daki söz konusu gen bölgesi pasifleşir. Metil grubu gen bölgesinden çıkarıldığı zaman ise DNA’nın o gen bölgesi aktifleşir.

İşte yukarıda mekanizmasından kısaca söz ettiğimiz epigenetik faktörler, çevresel faktörlerden etkilenen ebeveynlerin bu etkileri çocuklarına aktardıklarını açıklamada kullanılır. Fakat bu etkilerin nesilden nesle nasıl aktarıldıkları henüz bilinmiyor.

Epigenetik etkilerin nasıl karşımıza çıktığını görmek için burada 2 tane önemli örnek verelim.

  • Dünya Savaşı’nda bildiğimiz üzere Hollanda’da büyük bir kıtlık yaşanmıştı. Bu dönemde yaşayan annelerin kızlarında normalden 2 kat daha fazla şizofren olma riski tespit edildi.
  • Erken yaşlarda aşırı strese maruz kalan erkek farelerden iki nesil daha türetilmiştir. Bu nesillerdeki fareler de, gayet sakin bir ortamda yetişmelerine rağmen yüksek miktarda depresyon ve anksiyet görülmüştür.

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi; çevresel faktörler sonucu oluşan epigenetik mekanizmalar genlerimizin işleyişini değiştirirler ve bu değişiklikte nesilden nesle aktarılabilir.

epigenetik

Fakat August Weismann (19. yüzyıldaki Darwin’den sonraki en büyük evrim kuramcısı ve biyolog) farelerle yaptığı bir çalışmada kazanılmış karakterlerin kalıtsal olmadığını belirtmiş ve Lamarck’ı darma duman etmiştir. Hatırlayacağımız üzere Lamarck sonradan kazanılan özelliklerin kalıtsal olduğunu söylüyordu. Weismann bundan yola çıkarak kendi adını taşıyan genetik tabanlı bir bariyer olduğunu ileri sürdü. August Weismann bariyeri adı verilen bu oluşum epigenetik faktörlerin döllenmeden sonra silindiğini söylemektedir. Ki klasik genetikçilerde bunu savunurlar.

Fakat Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada; fetüsteki bazı genlerin bu bariyerden atladığı görülmüştür. Araştırmacılar fetüsün ileride üreme hücrelerine dönüşecek olan cenin hücrelerindeki epigenetik oluşumları (metillenmeyi)incelediler. Bu inceleme sonucu; fetüsün erken embriyo döneminde bütün metilasyonlardan temizlenmiş olması gerekirken metillenmeye tabi olmuş genomların%2 – 5’i bu temizlikten kaçmış (yani August Weismann bariyerinden atlamış) ve fetüste gelişmeye devam etmiştir.

Bariyeri atlayan kısım genomun çok küçük bir kısmı da olsa bu kısımda; beyinle ilgili bir takım hastalıklar (bipolar bozukluk ve şizofeni vb.) ve obezite gibi hastalıklarla ilgili bir takım veriler bulunur.

Tabi şu anda bu temizlikten genlerin neden ve nasıl kaçtığını bilmiyoruz. Ama şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki bariyer aşılabiliyor.

Referans ve İleri Okuma

  • Thomson, H., “First evidence of how parents’ lives could change children’s DNA”, 4 Haziran 2015, New Scientist
Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu